Kararsız angina, ST-segment yükselmesi olan ve olmayan miyokard infarktüsü (Mİ) ortak fizyopatolojik süreci paylaşırlar ve AKS olarak tanımlanırlar. AKS'de patofizyolojik olay, hassas aterosklerotik plağın yırtılması ve trombüs gelişmesidir. AKS'ye neden olan plakların, üçte ikisinde darlık %50'nin altındadır. Akut koroner sendrom patofizyolojisinde trombotik ve fibrinolitik sistem önemli role sahiptir. Prokoagülan aktivitede artış veya fibrinolitik sistemde bozukluk, trombüs organizasyonuna veya tam tıkayıcı hale gelmesine katkıda bulunur. Akut koroner sendrom patofizyolojisinde trombotik ve fibrinolitik sistem önemli role sahiptir. Prokoagülan aktivitede artıs veya fibrinolitik sistemde bozukluk, trombüs organizasyonuna veya tam tıkayıcı hale gelmesine katkıda bulunur. Bu çalışmada, ST-segment yükselmesi olmayan AKS hastalarında, koroner anjiyografide tespit edilen sorumlu lezyon kritikliği ile trombotik ve fibrinolitik parametreler arasında ilişki olup olmadığını araştırmayı amaçladık. Acil servisine göğüs ağrısıyla başvurup ST yükselmesiz AKS tanısı ile yatırılan 95 ardışık hasta çalışmaya alındı. Klinik duruma göre hastalara ilk 72 saat içinde koroner anjiyografi yapıldı. Normal koroner tespit edilen 7 hasta çalışmadan dışlandı. Anjiyografik olarak, AKS tablosundan sorumlu olduğu düşünülen koroner arterdeki %50 ve üzeri çap daralması kritik darlık olarak tanımlandı. Buna göre hastalar, kritik darlığı olan (n=53, 39 erkek) ve olmayan (n=35, 22 erkek) olmak üzere iki gruba ayrıldı. Plazma D-dimer ve fibrinojen düzeyleri spektrofotometrik yöntemle, trombin anti-trombin III kompleks (TAT) ve protrombin fragman 1+2 (PF 1+2) seviyeleri sandviç ELISA yöntemi ile ölçüldü. Sorumlu arterde kritik darlık saptanan grubun plazma D-dimer (338ł192'ye 190ł170 ug/dl, p<0.001), TAT (4.4ł2.0'a 1.2ł0.7 ng/ml, p<0.001), PF 1+2 (1.6ł0.6'ya 0.7ł0.3 nmol/L) düzeyleri, kritik darlık saptanmayan grubunkinden anlamlı olarak yüksekti. Ancak, fibrinojen düzeyleri benzerdi (423ł152'ye 396ł148 mg/dl, p=0.32). Alt-grup analizde hastalık yaygınlığı ile D-dimer ve fibrinojen düzeyleri arasında anlamlı ilişki saptanmadı. TAT (r=0.51, p<0.001) ve PF 1+2 (r=0.62, p<0.001) düzeyleri ile hastalık yaygınlığı arasında orta düzeyde anlamlı ilişki saptandı. Benzer olarak TIMI akımı ile TAT (r=-0.42, p<0.001) ve PF 1+2 (r=-0.40, p<0.001) düzeyleri arasında orta düzeyde anlamlı ilişki saptandı. Acil servise akut göğüs ağrısı ile başvuran hastalarda, D-Dimer, TAT ve PF 1+2 seviyeleri yüksek riskli hastaları belirlemede ve sorumlu arterdeki darlığın kritikliğini tahmin etmede yardımcı olabilir. Bu tür hastalar daha yoğun medikal tedavi ve erken invaziv girişimden fayda görebilirler.
Anahtar kelimeler: Akut koroner sendrom, sorumlu lezyon, Trombin antitrombin III kompleks, protrombin fragman 1+2.
Unstable angina and myocardial infarction (MI) with or without ST segment elevation are defined as acute coronary syndromes (ACS), and have share a common pathophysiological process. These common processes include rupture of vulnerable atherosclerotic plaque and subsequently development of thrombus. Two-thirds of the plaqeus leading to ACS have a stenosis of less than 50%. Thrombotic and fibrinolytic systems have important roles in the ACS pathophysiology. The increased procoagulant activity and/or impaired fibrinolysis contribute to the development and organization of thrombus, subsequently resulting in complete obstruction in the ACS setting. We investigated the relationship between the angiographically severity of culprit lesion and the thrombolytic and fibrinolytic parameters in the ACS patients without ST-segment elevation who were hospitalized. Ninety-five consecutive patients who were admitted to the emergency department with chest pain and hospitalized with the diagnosis of ACS without ST elevation were included in this study. A coronary angiography was performed within first 72 hours according to clinical situation of patients. Seven patients that having normal coronary arteries were excluded from study. The stenosis of ... 50% in the culprit artery responsible for ACS was considered significant. ACS patients were divided into two groups depending on the severity of stenosis in the culprit artery; patients with significant stenosis (n=53, 39 men) and with no significant stenosis (n=35, 22 men). Plasma D-dimer and fibrinogen levels were studied with spectophotometric method. Thrombin antithrombin III complex (TAT) and prothrombin fragment 1+2 (PF 1+2) levels were assayed with "ELISA" method. The mean D-dimer (338ł192'ye 190ł170 ug/dl, p<0.001), TAT (4.4ł2.0'a 1.2ł0.7 ng/ml, p<0.001), and PF 1+2 (1.6ł0.6'ya 0.7ł0.3 nmol/L) levels were significantly higher in significant stenosis group than in no sinificant stenosis group. However, fibrinogen levels were similar in both groups (423ł152'ye 396ł148 mg/dl, p=0.32). In sub-group analysis there was no significant correlation between the extent of disease and levels of D-dimer and fibrinogen. TAT (r=0.51, p<0.001) and PF 1+2 (r=0.62, p<0.001) levels were moderately correlated with the extent of disease. While there was no association between TIMI flow grades and levels of D-dimer and fibrinogen, a significant correlation was observed between TIMI flow grades and TAT (r=-0.42, p<0.001) and PF 1+2 (r=-0.40, p<0.001). D-dimer, TAT and PF 1+2 levels may be helpful for determining ACS patients with high risk and estimating the severity of culprit lesion in patients who presented to emergency department with acute chest pain. Such patients may have benefit from more intensive medical threapy and early invasive intervention.
Keywords: Acute coronary syndromes, culprit lesion, Thrombin antithrombin III complex, prothrombin fragman 1+2.
Tez (Tıpta Uzmanlık) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Kardiyoloji Anabilim Dalı, 2007.
Kaynakça var.
Kararsız angina, ST-segment yükselmesi olan ve olmayan miyokard infarktüsü (Mİ) ortak fizyopatolojik süreci paylaşırlar ve AKS olarak tanımlanırlar. AKS'de patofizyolojik olay, hassas aterosklerotik plağın yırtılması ve trombüs gelişmesidir. AKS'ye neden olan plakların, üçte ikisinde darlık %50'nin altındadır. Akut koroner sendrom patofizyolojisinde trombotik ve fibrinolitik sistem önemli role sahiptir. Prokoagülan aktivitede artış veya fibrinolitik sistemde bozukluk, trombüs organizasyonuna veya tam tıkayıcı hale gelmesine katkıda bulunur. Akut koroner sendrom patofizyolojisinde trombotik ve fibrinolitik sistem önemli role sahiptir. Prokoagülan aktivitede artıs veya fibrinolitik sistemde bozukluk, trombüs organizasyonuna veya tam tıkayıcı hale gelmesine katkıda bulunur. Bu çalışmada, ST-segment yükselmesi olmayan AKS hastalarında, koroner anjiyografide tespit edilen sorumlu lezyon kritikliği ile trombotik ve fibrinolitik parametreler arasında ilişki olup olmadığını araştırmayı amaçladık. Acil servisine göğüs ağrısıyla başvurup ST yükselmesiz AKS tanısı ile yatırılan 95 ardışık hasta çalışmaya alındı. Klinik duruma göre hastalara ilk 72 saat içinde koroner anjiyografi yapıldı. Normal koroner tespit edilen 7 hasta çalışmadan dışlandı. Anjiyografik olarak, AKS tablosundan sorumlu olduğu düşünülen koroner arterdeki %50 ve üzeri çap daralması kritik darlık olarak tanımlandı. Buna göre hastalar, kritik darlığı olan (n=53, 39 erkek) ve olmayan (n=35, 22 erkek) olmak üzere iki gruba ayrıldı. Plazma D-dimer ve fibrinojen düzeyleri spektrofotometrik yöntemle, trombin anti-trombin III kompleks (TAT) ve protrombin fragman 1+2 (PF 1+2) seviyeleri sandviç ELISA yöntemi ile ölçüldü. Sorumlu arterde kritik darlık saptanan grubun plazma D-dimer (338ł192'ye 190ł170 ug/dl, p<0.001), TAT (4.4ł2.0'a 1.2ł0.7 ng/ml, p<0.001), PF 1+2 (1.6ł0.6'ya 0.7ł0.3 nmol/L) düzeyleri, kritik darlık saptanmayan grubunkinden anlamlı olarak yüksekti. Ancak, fibrinojen düzeyleri benzerdi (423ł152'ye 396ł148 mg/dl, p=0.32). Alt-grup analizde hastalık yaygınlığı ile D-dimer ve fibrinojen düzeyleri arasında anlamlı ilişki saptanmadı. TAT (r=0.51, p<0.001) ve PF 1+2 (r=0.62, p<0.001) düzeyleri ile hastalık yaygınlığı arasında orta düzeyde anlamlı ilişki saptandı. Benzer olarak TIMI akımı ile TAT (r=-0.42, p<0.001) ve PF 1+2 (r=-0.40, p<0.001) düzeyleri arasında orta düzeyde anlamlı ilişki saptandı. Acil servise akut göğüs ağrısı ile başvuran hastalarda, D-Dimer, TAT ve PF 1+2 seviyeleri yüksek riskli hastaları belirlemede ve sorumlu arterdeki darlığın kritikliğini tahmin etmede yardımcı olabilir. Bu tür hastalar daha yoğun medikal tedavi ve erken invaziv girişimden fayda görebilirler.
Anahtar kelimeler: Akut koroner sendrom, sorumlu lezyon, Trombin antitrombin III kompleks, protrombin fragman 1+2.
Unstable angina and myocardial infarction (MI) with or without ST segment elevation are defined as acute coronary syndromes (ACS), and have share a common pathophysiological process. These common processes include rupture of vulnerable atherosclerotic plaque and subsequently development of thrombus. Two-thirds of the plaqeus leading to ACS have a stenosis of less than 50%. Thrombotic and fibrinolytic systems have important roles in the ACS pathophysiology. The increased procoagulant activity and/or impaired fibrinolysis contribute to the development and organization of thrombus, subsequently resulting in complete obstruction in the ACS setting. We investigated the relationship between the angiographically severity of culprit lesion and the thrombolytic and fibrinolytic parameters in the ACS patients without ST-segment elevation who were hospitalized. Ninety-five consecutive patients who were admitted to the emergency department with chest pain and hospitalized with the diagnosis of ACS without ST elevation were included in this study. A coronary angiography was performed within first 72 hours according to clinical situation of patients. Seven patients that having normal coronary arteries were excluded from study. The stenosis of ... 50% in the culprit artery responsible for ACS was considered significant. ACS patients were divided into two groups depending on the severity of stenosis in the culprit artery; patients with significant stenosis (n=53, 39 men) and with no significant stenosis (n=35, 22 men). Plasma D-dimer and fibrinogen levels were studied with spectophotometric method. Thrombin antithrombin III complex (TAT) and prothrombin fragment 1+2 (PF 1+2) levels were assayed with "ELISA" method. The mean D-dimer (338ł192'ye 190ł170 ug/dl, p<0.001), TAT (4.4ł2.0'a 1.2ł0.7 ng/ml, p<0.001), and PF 1+2 (1.6ł0.6'ya 0.7ł0.3 nmol/L) levels were significantly higher in significant stenosis group than in no sinificant stenosis group. However, fibrinogen levels were similar in both groups (423ł152'ye 396ł148 mg/dl, p=0.32). In sub-group analysis there was no significant correlation between the extent of disease and levels of D-dimer and fibrinogen. TAT (r=0.51, p<0.001) and PF 1+2 (r=0.62, p<0.001) levels were moderately correlated with the extent of disease. While there was no association between TIMI flow grades and levels of D-dimer and fibrinogen, a significant correlation was observed between TIMI flow grades and TAT (r=-0.42, p<0.001) and PF 1+2 (r=-0.40, p<0.001). D-dimer, TAT and PF 1+2 levels may be helpful for determining ACS patients with high risk and estimating the severity of culprit lesion in patients who presented to emergency department with acute chest pain. Such patients may have benefit from more intensive medical threapy and early invasive intervention.
Keywords: Acute coronary syndromes, culprit lesion, Thrombin antithrombin III complex, prothrombin fragman 1+2.